Filistin Röportajları | 2. İşgal altındaki bir halkın sesi

Filistinli doktor İzzeldin Abuelaish, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki politikaları ile Filistin halkının taleplerine ilişkin ntv.com.tr’nin sorularını yanıtladı.

İsrail devletinin 1948'de kurulmasının ardından  toprakları üzerindeki baskısı, 7 Ekim'den sonra görülmemiş boyutta arttı. Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te, yerleşimlerle başlattığı işgal politikasını genişleten  devleti, 'de ise Filistinlileri bombardıman altına aldı.

Cibaliye Mülteci Kampı'nda doğan ve hastanesinde çalışan ilk Filistinli doktor olan İzzeldin Abuelish, İsrail'in  topraklarındaki politikalarını ntv.com.tr'ye yorumladı.

1-Hamas 7 Ekim'de İsrail'e karşı başlattığı "Aksa Tufanı Operasyonu" ile dünyada bir şok yarattı. Ardından İsrail'in  bombardımanı başladı. Bu tarihe geçen günün ardından sık sık, "bu savaş 7 Ekim'de başlamadı" yorumları yapıldı. İsrail devletinin kuruluşu, Nakba, İntifadalar ve 7 Ekim göz önünde bulundurulduğunda, savaş ne zaman ve nasıl sona erecek?

Bunu bağlamından koparılmış bir kavram olarak ele alabiliriz. Ve 7 Ekim'in bağlamı, yetmiş yılı aşkın bir süredir işgal altında olan, anavatanlarından sürülen Filistin halkıdır.

Ve bu sadece birinci intifada, ikinci intifada ve diğerlerinde yaşananlardan ibaret değil. Son 20 yıl içinde bile Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere karşı yediden fazla savaş yürütüldü. Binlerce Filistinli öldürüldü. Batı Şeria'da yaşananlar hakkında da ayrı olaylarmış gibi konuşamayız.

İşgal altında olan, diasporada yaşayan, mülteci olan Filistin ulusundan bahsediyoruz. Kudüs’te, Batı Şeria’da yerleşimlerin genişlemesi, evlerin tahrip edilmesi, zorlama, kaçırma ve terörist yerleşimciler nedeniyle acı çeken Filistin ulusundan bahsediyoruz. Batı Şeria’da ne yapıyorlar? Filistinlilerin Mescid-i Aksa’da ibadet etmelerini engelliyorlar.

Biz yalnızca hayatta kalmak için, özgürlüğümüzü, ve uluslararası toplum tarafından tanınan haklarımızı almak için mücadele ediyoruz. Bu yüzden tarihi görmek önemli ve onu bağlamın dışında değerlendirmemek önem taşıyor.

Filistinliler için 7 Ekim dünyamızdaki zulümleri, adaletsizlikleri ve acıları ifşa etmek için bir fırsattı.

İsrail 1948 yılında, iki devletli çözümü kabul etmek şartıyla tanındı. O dönem nereye bölüneceği koşullara bağlıydı yani bağımsız değildi. Peki şimdi İsrail’in sınırları ne? İsrail dünyada sınırları anayasa ile tanımlanmamış tek ülke.

2- Peki bu savaşta devletlerle halklar arasında ayrım yapmak sizce mümkün mü?

Halklar arasında genelleştirme yapmak istemiyoruz. İnsanlar birbirinden farklıdır. Ancak devletler, yönetimler söz konusu olduğunda, bunu başka şekilde ele almak gerekiyor.

7 Ekim’de yaşananlardan sonra dünya bölündü. Özellikle Batı ülkelerinde, toplumlar bir tarafa, yönetimler başka bir tarafa yöneldi. Bunu şimdi ABD’de görebilirsiniz. Peki Başkan Biden ne yapıyor? O bir suç ortağı ancak bir yandan da Gazze’ye hava yoluyla insani yardım gönderiyor. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada, bunlar Gazze Şeridi’nde Filistinlilere yönelik soykırımın suç ortağı. İki devletli çözümden bahsediyorlar, ancak bu çözümden ne kastettiklerini tanımlamadan. Sizce Amerikalılar uluslararası çözümü kabul etmesi için İsrail’e baskı yapamaz mı?

Filistinliler Amerikan silahları ile öldürülüyor. İsrail’e mühimmat sağlıyorlar. Güvenlik Konseyi (BM) karar aldığında veto ediyorlar. Ancak diğer taraftan yürüyüşler, üniversite protestoları başka bir şey anlatıyor. Toplum politik kararları kabul etmiyor. Siyasi liderler, önyargılı ve seçici bir şekilde kendi siyasi gündemlerine hizmet etmek için değil, kamu yararına hizmet etmek için çalışmalı.

Şimdi tam zamanı. Çünkü 7 Ekim’den önce bu ülkeler Filistin meselesinin önemsiz bir mesele olduğunu düşünüyordu. Şimdi dünyanın merkezinde ve hayati önemde. Filistinliler güvende olmadan dünya güvende değil. Filistinlilerin acılarının sona ermesi, tüm dünyanın çıkarına.

Bunun tek garantisi de işgalin bitmesi ve özgürlük. Ayrıca hesap verebilirliğe ihtiyacımız var. Kim bir zulüm işliyorsa bunun hesabını vermeli. Çünkü biz deriz ki “Bir daha asla.”

Ormanda bir adamı öldürmek suçtur. Ama bir ulusu, masum bir hastayı öldürmek düşünülmesi gereken bir konu mudur? World Central Kitchen’dan 7 insani yardım çalışanının öldüğünü gördünüz. Onlar öldüğünde ne oldu? Tüm uluslararası toplum ayağa kalktı çünkü onlar Batılı’ydı ve mavi gözlüydü.

-İsrail için hesap verebilirliği kimin sağlayabileceğine inanıyorsunuz?

Uluslararası toplum. Birleşmiş Milletler. Ancak Birleşmiş Milletler ve BM Güvenlik Konseyi, ABD tarafından ele geçirilmiş durumda, onların hakimiyetinde. Birleşmiş Milletler Genel Kurul, kararlarının uygulanmasına ve hayata geçirilmesine karar vermesi gereken yapıdır.

3- Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşimci şiddeti Filistin halkı için büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Yasadışı yerleşimcilere Batı tarafından yaptırım uygulandı, ancak özellikle 7 Ekim'den sonra kabinedeki aşırı sağcı bakanlar yerleşimlerin sayısını arttırmak için harekete geçti. İşgal altındaki bu topraklardaki mevcut durumu ve Filistin topraklarının geleceğini nasıl görmeliyiz?

Öncelikli olarak şunu vurgulamak gerekiyor: Yasal yerleşimciler ve yasadışı yerleşimciler diye bir şey yoktur. Tüm yerleşimler ve yerleşimciler yasa dışıdır. Çünkü burası uluslararası hukuka göre işgal altındaki Filistin topraklarıdır.

Burada yapılacak birinci iş işgali sona erdirmek. Doğu Kudüs’ün Filistin'in başkenti olarak belirlenmesi. Kudüs her Filistinlinin, her Müslüman'ın, her Hıristiyan'ın kalbidir.

İkincisi ise Filistinlilere, topraklarına geri dönüş hakkı verilmesi. Tatmin edici bir çözüm bulmak için, uluslararası kararlara dayanarak yan yana bir Filistin devletini tanımak için, bölgede uzun vadeli istikrar ve sürdürülebilirlik için bu gerekli. 

4- 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşananlar Türkiye dahil birçok ülke ve toplum tarafından “katliam” veya “soykırım” olarak görülüyor. Ancak bunu Müslüman-Yahudi savaşı, İsrail-Filistin savaşı ya da İsrail-Hamas çatışması olarak değerlendirenler de var. Bu konuda sizin yorumunuz nedir?

Mesele savaş değil, Filistin'in İsrail askeri güçleri tarafından sömürgeleştirilmesi. Durum bu. Ve bunun hakkında haber yaptığınızda doğru tanım soykırımdır, bu öldürme, katliam değil. Çünkü soykırım için niyete ve eyleme ihtiyacınız var ve niyetleri orada. (İsrailli) Bakanın ilk gün yaptığı açıklamadan anlaşıldığı üzere. Toplu cezalandırma ilan etti. Toplu cezalandırma ne demek? Ben sizin yemek yemenizi, su içmenizi engellediğimde yaşamanızı da engellemiş oluyorum. Bu da size zarar vermeyi amaçladığım anlamına gelir.

Bu İslami etnik temizlik ve kitlesel yıkımdır. Eğer bunu istemiyorlarsa, önleyebilirler. Neden bunu durdurmak için adım atmıyorlar? Bu, onların Filistinlileri öldürmeye niyetli oldukları anlamına gelir.

Hamas ise seçimle işbaşına gelmiş Filistin halkının bir parçasıdır. Savaş Hamas'a karşı değil. Halkın tamamına karşı. Dolayısıyla bunu Hamas ve İsrail arasında sınırlamamalıyız. Gazze'de bedeli kim ödüyor? Batı Şeria'da 7 Ekim'den bugüne kadar 500'den fazla Filistinli öldürüldü. 8 binden fazla kişi İsrailliler tarafından evleri yıkılarak kaçırıldı. Bu meseleyi parçalı bir şekilde değil, kapsamlı, bütüncül bir yaklaşımla ele almamız gerekiyor.

5- Gazze'deki sağlık sistemi neredeyse tamamen çökmüş durumda. Hastaneler sık sık bombalanıyor. Tıbbi yardım malzemeleri bölgeye ulaşamıyor. Gazze ayrıca sağlık çalışanları için bir can güvenliği krizi yarattı. Bununla birlikte, tüm dünyada birçok gönüllü sınır ötesi sağlık kuruluşu var. Bir doktor olarak, bu kuruluşların Gazze'ye yeterince destek sağladığını düşünüyor musunuz?

Gazze’de çok gelişmiş hastaneler vardı ancak bunlar büyük mezarlara dönüştü. Sağlık çalışanları öldürüldü. Sınır ötesi sağlık kuruluşlarının yardımları çok değerli. Filistinlilerin hayatlarını kurtarmak için yapabilecekleri şeyler var. En azından buradan ayrıldıklarında Gazze Şeridi’nde neler olduğunu ifşa edebilirler.

Filistinlilerin acılarını ifşa etmek için medyanın da etik bir rolü var. Fotoğrafa, eyleme, söze ihtiyacımız var.

6- Gazze'de öldürülenlerin büyük çoğunluğu kadın ve çocuk. Buna da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Çocukların şu anda ciddi bir açlık, susuzluk ve yalnızlık çektiğini görüyoruz. Birçoğu ailesini kaybetti. Filistinli bir çocuk için savaş ne anlama geliyor?

Yeğenlerimle konuştum. Bu dünyanın sonunu görmek için bekliyorlardı. Yeğenim 10 yaşında ve 3 kardeşini kaybetti. Ben kızlarımı kaybettim. Savaşın anlama geldiğini biliyorum ve buna tahammül ediyorum. İşte bu yüzden dünya ayağa kalkmalı. Bu soykırımı, insanlığa karşı bu düşüşü durdurmalı.

Cibaliye mülteci kampında mülteci olarak doğdum. Ailem Nakba’dan kurtuldu. Toprakları vardı, evlerinden kovuldular. Çocuk olmanın anlamını bilmiyorum. Ama yolumu sadece eğitimle buldum. İnandım. Bu zulmün tüm bu karanlığından kurtulmanın yolu eğitimden geçiyor, çünkü biz iyi olanlarla olmayanlar arasında bir eşitlik kuruyoruz.

Ölümden yaşam yaratmayı başardık. Yine yaratacağız. Bu dünyada özgür ve eşit olma haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Ben de Daughters for Life vakfı ile kızlarımı hayatta tutabileceğimi fark ettim.

Kadınlara eğitim ve fırsat verilmeden istikrarlı, güvenli, onurlu bir dünya olamaz. Kadın ve erkek birlikte çalışmalıyız. Savaşları erkekler çıkarıyor ama savaşın en büyük bedelini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Bu yüzden kadınların söz sahibi olmaları gerekiyor. Umudumuzu korumalıyız. Ancak umut sadece bir kelime değildir. Umudu gerçeğe dönüştürmek için harekete geçmemiz gerekir. Ben de bunu yapıyorum.

Dünya şu anda sınavda. Eğer değişim istiyorlarsa bu, Filistin halkıyla başlar. Filistinliler sıfırdan başlamaya hazırlar, ancak bu sıfır birbirine bağlı, bağlantılı olmalı. İç içe geçmeli. Bu başlangıç onurdan, özgürlükten, eşitlikten ve hesap verebilirlikten ayrılamaz. İnanın bana, bundan tüm dünya faydalanacaktır.

İZZELDiN ABUELAİSH KİMDİR?

Toronto Üniversitesi Dalla Lana Halk Sağlığı Okulu’nda profesör, tıp doktoru ve barış savunucusu. Gazze Şeridi'ndeki Cibaliye mülteci kampında doğan Abuelaish, bir İsrail hastanesinde çalışan ilk Filistinli doktor oldu. 2009 Gazze Savaşı sırasındaki kişisel trajediden sağ kurtulan Abuelaish, yaşadıklarını "I Shall Not Hate" (Nefret Etmemeliyim) adlı otobiyografik kitabında yazdı. İsrailliler ve Filistinliler arasındaki barışa katkı sunma çabalarına aralıksız devam eden  Abuelaish, Ortadoğu'dan genç kadınlara burs sağlayan Daughters for Life (Yaşam için Kız Çocukları) Vakfı'nı kurdu. Sağlık ve barışın iç içe geçtiği inancına dayanarak, diyalog ve anlayışı teşvik etmeye yönelik adanmışlığıyla birçok fahri derece aldı ve Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi.

YAZARA AİT DİĞER MAKALELER